13 Mart 2015 Cuma

gitmek

O gitti. Sen kaldın geriye. Şimdi lağım kokan, ışıksız, pencereleri boşluğa bakan bu yapış yapış odada sessizliğin seslerini dinliyorsun. Yalnızlığının kuytularında üşüyorsun. Hayatın ve kadınlığının tam ortasında.
Sesler geliyor. Komşu kadın çığlık çığlığa bağırıyor. “İstemiyorum seni. Seni istemiyorum. Burda olmak istemiyorum. Bırak! Gideceğim! Evime.” Son hecede çatallanıyor sesi. Tutsak bir çığlığa dönüşüyor. Duvarlara vuruyor belki de başını. Tutuyorlar onu, gidemiyor kadın.
O gitti. Elde sen kaldın sadece. Bir de yan komşudan gelen çığlıklar. O terk edince ölemedin bile. İçmediğin hapların son kullanma tarihini bekledin. Kafana sıkamadığın kurşunları biriktirdin. Üzerinden atlayamadığın köprülerden geçip gittin. Ölemedin.
Kapı açılıyor aniden. İçeriden gelen neşeler doluyor odaya. Kahkahalar, bağır çağır sevinçli adamlar ve kadınlar. Aynı evin arkadaşları onlar, ev arkadaşlığı dediğin başka ne olabilir ki? Bir adam şarkı söylüyor fonda. Çağırıyorlar, kalıyor kadın.
O gitti mutsuzluk kaldı geriye. Sen hatırlarken aptal bir gülümseme yerleşiyor yüzüne. Beyoğlu’nun her rüzgarda farklı bir hava, farklı bir ses getirdiği sokaklarda kalıyor hatıraların. Güldünüz. İçtiniz. Köşelere kustunuz içtiklerinizi, sevginizi, şevkinizi.
Kapının ardında boğuluyor içeridekilerin sesi. Yan dairedeki kadın hala ağlıyor. “Bunaldım. Anlamıyor musun? Gideceğim.” Karşısında bir adam. Adamın sesi yok.
O gitti. Sen ağlayamıyorsun bile. Odanın kokusuna sinmiş yokluğu. O otobüs durağında kalmış olmamışlığı. Hani fısıldamıştı kulağına: “Benimle kal, benimle öl.” Şimdi, en kalın kitaplarının arasında kurudu o günden kalan güller.
Kadın kalkıyor. Duman altı odadan çıkıp sesleri geçiyor. Koridorlar,
içindekilerden daha kısa. Dış kapıysa yakın. Apartman boşluğunda öylece ayakta dururken ışık sönüyor.
O gitti. Sen de git hadi. Çal şu komşunun kapısını. Diğer taraftalar. Bak bunlar nefesleri. Bak burada tükenmiş gülüşleri.
Işık tam söndüğü an basıyor zile. Nefesler şaşkınlıkla kesiliyor. Bir an sonra kapı açılıyor. Sessizlik tam ortalarında yoğunlaşıyor.
O gitti. Sen de tut şu rimelleri yanaklarını yalamış kadının elinden. Birlikte gidin. Yeni gülüşler, taze neşeler tüketin.

Elini uzatıyor kadın ağlayan kadına. Adamın eli hâlâ kapının kolunda, bekliyor. Kaybettiğini biliyor artık. Öfkesi yok, umudu yok, çaresi yok. Kalkıyor kadın, halıya silkeliyor gözyaşlarını. İki kadın üzerlerine kapanan kapıları açıp gidiyorlar. 


0 yorum:

Yorum Gönder