O gitti. Sen kaldın
geriye. Şimdi lağım kokan, ışıksız, pencereleri boşluğa bakan bu yapış yapış
odada sessizliğin seslerini dinliyorsun. Yalnızlığının kuytularında üşüyorsun.
Hayatın ve kadınlığının tam ortasında.
Sesler geliyor. Komşu kadın çığlık çığlığa bağırıyor. “İstemiyorum seni. Seni istemiyorum.
Burda olmak istemiyorum. Bırak! Gideceğim! Evime.” Son hecede çatallanıyor
sesi. Tutsak bir çığlığa dönüşüyor. Duvarlara vuruyor belki de başını.
Tutuyorlar onu, gidemiyor kadın.
O gitti. Elde sen
kaldın sadece. Bir de yan komşudan gelen çığlıklar. O terk edince ölemedin
bile. İçmediğin hapların son kullanma tarihini bekledin. Kafana sıkamadığın
kurşunları biriktirdin. Üzerinden atlayamadığın köprülerden geçip gittin.
Ölemedin.
Kapı açılıyor aniden. İçeriden gelen neşeler doluyor odaya.
Kahkahalar, bağır çağır sevinçli adamlar ve kadınlar. Aynı evin arkadaşları
onlar, ev arkadaşlığı dediğin başka ne olabilir ki? Bir adam şarkı söylüyor
fonda. Çağırıyorlar, kalıyor kadın.
O gitti mutsuzluk
kaldı geriye. Sen hatırlarken aptal bir gülümseme yerleşiyor yüzüne. Beyoğlu’nun
her rüzgarda farklı bir hava, farklı bir ses getirdiği sokaklarda kalıyor
hatıraların. Güldünüz. İçtiniz. Köşelere kustunuz içtiklerinizi, sevginizi,
şevkinizi.
Kapının ardında
boğuluyor içeridekilerin sesi. Yan dairedeki kadın hala ağlıyor. “Bunaldım.
Anlamıyor musun? Gideceğim.” Karşısında bir adam. Adamın sesi yok.
O gitti. Sen
ağlayamıyorsun bile. Odanın kokusuna sinmiş yokluğu. O otobüs durağında kalmış
olmamışlığı. Hani fısıldamıştı kulağına: “Benimle kal, benimle öl.” Şimdi, en
kalın kitaplarının arasında kurudu o günden kalan güller.
Kadın kalkıyor. Duman altı odadan çıkıp sesleri geçiyor.
Koridorlar,
içindekilerden daha kısa. Dış kapıysa yakın. Apartman boşluğunda
öylece ayakta dururken ışık sönüyor.
O gitti. Sen de git
hadi. Çal şu komşunun kapısını. Diğer taraftalar. Bak bunlar nefesleri. Bak
burada tükenmiş gülüşleri.
Işık tam söndüğü an basıyor zile. Nefesler şaşkınlıkla
kesiliyor. Bir an sonra kapı açılıyor. Sessizlik tam ortalarında yoğunlaşıyor.
O gitti. Sen de tut şu
rimelleri yanaklarını yalamış kadının elinden. Birlikte gidin. Yeni gülüşler,
taze neşeler tüketin.
Elini uzatıyor kadın ağlayan kadına. Adamın eli hâlâ kapının
kolunda, bekliyor. Kaybettiğini biliyor artık. Öfkesi yok, umudu yok, çaresi
yok. Kalkıyor kadın, halıya silkeliyor gözyaşlarını. İki kadın üzerlerine
kapanan kapıları açıp gidiyorlar.
0 yorum:
Yorum Gönder