24 Nisan 2015 Cuma

iç ses, içli ses






Adına nisan dediğimiz bir ayın ortasında bir sabah kuşlar uyanıyor. Sense içinde takılı kalmış bir bozuk plak gibi çalıp duran bir Orhan Gencebay şarkısıyla başlıyorsan güne. Ya evde yoksan? Evdeyim, evde, evimde. Benim evrenim, benim nisanım burada. 
Hadi hadi iyisin, şeklin, şemalin yerinde. Gençsin daha. Gamzen var baksana, ne hoş. Doksanlardaki dişleri ayrık, paspal popçular gibi hissetme kendini, iki binlerde hepsi şekli düzeltti, afililer şimdi. Tıpkı senin gibi.
Biliyorsun bu ruh halleri hep geçici, döneceğim yine içimdeki kör kuyulara. Kör kuyuymuş aman ne yaratıcı. Dönme. Hep burda kal. İyi böyle. Uğraşma benimle, kendinle. Sen istediğin kadar çırpın devran dönüyor, sen istesen de istemesen de. Yaşasan da, ölsen de.
Bunlar hep Orhan Gencebay yüzünden oluyor, hep Orhan Gencebay yüzünden...




21 Nisan 2015 Salı

yağmur

12:46 Posted by aganta , , No comments




Yağmur yağıyor. Bardaktaki kahveyi sonuna kadar içmişim. Yağmur yağıyor. Okumadığım milyonlarca kitaba bakıyorum. Yağmur yağıyor. Yazmadığım hikayelerimle olmamışlığım el ele tutuşmuş benden ayrılıp, beni terk edip; hikayelerini yazamayanların ve olmamışların diyarına gidiyorlar, dolu dizgin, neşeli. Yağmur yağıyor. Saydamlaşıyorum, içimden akıyor sular oluk oluk. Ne güzeldir yağmur içmek değil mi, ne güzeldir arınmak, pak olmak. Ama vıcık vıcık, katrana benzeyen bir çamur kalıyor geride. Yağmur yağıyor. Ben çamura dönüşüyorum.


 

20 Nisan 2015 Pazartesi

16 Nisan 2015 Perşembe

yağmur geçiren hikâye



Otobüsten indiğinde yağmur yağıyordu. Kavuran sıcakların ardından düşen ilk damlaları her zaman sevmişti. Şemsiyeleri, soğukları ve karın vıcık vıcık grisini ise hiçbir zaman sevmemişti.
Ama ilk kez giydiği deri ceketi, dağınık saçları, otobüsten iner inmez yaktığı sigaradan aldığı nefesle kendini karizmatik ve güzel hissetmişti. Öyle olmasa bile. Aslında genelde böyle hissetmezdi, hatta dış görünüşünü çoğunlukla düşünmezdi. Hayatının erken zamanlarından birinde çirkin olduğuna karar verip bu konu üzerinde düşünmeyi de konuyu kurcalamayı da bırakmıştı. Böyle anlık hissetmeler dışında… Öyle hissetse de aslında düşündüğü kadar güzel ve karizmatik de görünmüyordu. Temsilen şekil a’daki gibi değil şekil b’deki gibi görünüyordu.

        Şekil A                                                                           Şekil B



Zaten akabinde de ensesine damlayan yağmuru düşündü.  Yağmur damlası daha ileriye gidemiyordu.
Gidebilseydi keşke, diye düşündü. Yağmurun sırtından aşağıya, iki göğsünün arasına, göbeğinin üzerinde gezinmesini istiyordu. İnsanoğlu hep yağmuru engellemek için bir şeyler üretmiş, yağmur geçiren bir şey olsa ya, diye düşündü.

Birileri şekil a ile şekil b gösterilerek hikâye yazılmaz diyordu. Ama o yaşamının bir yerinde bunun bir hikâye olmadığına karar vermişti zaten.




15 Nisan 2015 Çarşamba

aşk







"Aşk hiç bitmez  hep büyür güzelim bakma ben sen onlara. ben buralara düşmezden önce, her gece başka adamları koynuma almazdan önce, bu kaldırımlara, bu her tarafı başka bir insan kokan evlere düşmezden önce, tanışırdım aşkla. Arkadaşımdı benim, gözleri, dilleri, saçları bir bakire arkadaşım. Hiç bitmez o hiç gitmez güzelim. Vefalıdır, huyu suyu güzeldir boyu bosu kadar, tersi pistir yalnız ama saklar o yüzünü. Sen bakma onlara, inan aşk öyle bitmez kolay kolay."

3 Nisan 2015 Cuma

düğüm






"Beni de içine katarak koskocaman bir düğüm olmuş hayatı," dedi kadın karşısındaki, grilerden gri beğenip gururla yükselen binaya bakıp, "birileri tel tel ayırmış, bütün doğru yollardan gidip tüm sorunları çözmüş, yetmemiş ipleri tek tek kesmiş. Her ipin sonuna bir insanı bağlamış, oynatıyor, söyletiyor, sevdiriyor." Hiddetlendi sonra, "Ben oyunu kuralına göre oynamak istemiyorum ulan, istemiyorum! Oyununuz da, düğümleriniz de, rolleriniz de sizin olsun. Ah bi ölebilsem. Bi ölebilsem," diye bağırdı. Omuzları düştü. Umutları da oracıkta söndü.

1 Nisan 2015 Çarşamba

gidenin ardından





O gideli yedi gün olmuştu.

Birinci gün, boşluğa öylece baktı.
İkinci gün, aman be dedi giderse gitsin, beni istemeyeni ben hiç istemem.
Üçüncü gün, bir yumru gelip boğazına oturdu. Ağlamaya direndi.
Dördüncü ve beşinci gün ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
Altıncı gün, birlikte geçirdikleri on yılı düşünmeye başladı.
Yedinci gün, uyanıp yatakta doğruldu ve tüm gün oradan ayrılmadı.

Ta ki.