27 Şubat 2015 Cuma

tembel

13:34 Posted by aganta , , , , , 2 comments


Önce pazartesi eve gidince çalışmaya karar verdim. Sonra yemekti, ıvırdı, zıvırdı, kıvırdı derken geç oldu. E geç olunca uyumak lazım geldi, uyuyunca rüya görmek, rüya gördükçe uyumak. Sonra sonra bi de uyanması var. Böyle ertesi gün oldu.
Sonra dedim salı çalışırım. Yemekti, ıvırdı, zıvırdı sabitlendi. Sonra biri geldi, biri gitti. E geç oldu, bi saatten sonra da çalışılmaz ki..
Sonra sonra ben Oblomov muyum dedim. Oblomov muyum lan ben dedim, bağırdım. Çalışıcam bugün dedim. Çarşamba günüydü. Ama o gün hava kötüydü uykum geldi erkenden yattım. Dedim yarın çalışırım. Yaparım bunu.
Perşembe günü Oblomov'u falan unutup film izledim bi güzel. Sonra rüyalardan bi çağrı aldım. Gelmezsen olmaz dediler. E kıramadım. Rüyaları kırarsanız lanetlenirsiniz, kafanıza kâbus düşer. Bunu göze alamadım. Uyudum.
Cuma günü oldu böylece. Ama cuma günü nerden baksanız kutsal bi gündür. En çok da haftayı bitirdiğinden. Keyif yapmak lazım. Yemek filan yapıp birayla günü kutsamak lazım. Gülmek lazım filan. Bunlar hep yapılası şeyler. Sonra sonra rüyalar peşinizi bırakmaz, tonton komşu teyze gibidirler, gel derler tatlı tatlı sana zeytinyağlı yaprak sarması yaptım. E gidersiniz. Normal bunlar.
Böylece ve böylece cumartesi olur. Ve siz çalışamadan gidersiniz gideceğiniz yere.

25 Şubat 2015 Çarşamba

sıkışık ruh yahut dolap

15:10 Posted by aganta , , , No comments


- Bulutlardan mı bu ruh sıkışıklıkları yoksa rüzgârdan mı bilemedim dostum. Eften de olabilir püften de. Belki belki Jüpiterdir. Ne işi varsa benimle... Belki içim çok dolmuştur, katlamadan koydum galiba her şeyi. Çıkartıp düzene koysam belki düzelirim şöyle jilet gibi olurum ha,
ne dersin?
- Bence iyi böyle ama yine de sen bilirsin.

20 Şubat 2015 Cuma

kadın

15:20 Posted by aganta No comments




Uyuyorum. Temizlik yapıyorum. Kitap okuyorum. Yazıyorum. Yemek yapıyorum. Yemek yiyorum. Ve uyuyorum.

Ah o Banu kedi bakıyor. Banu dergide çalışıyor. Banu örgüte üye. Banu eylemde ve dernekte. Banu dışarıda ve hayatta. Banu yazıyor ve yaşıyor. 

Ve ben uyuyorum. Temizlik yapıyorum. Kitap okuyorum. Yazıyorum. Yemek yapıyorum. Yemek yiyorum. Ve uyuyorum.

Ah o Pelin erken kalkıyor. İki saat güzelleşiyor. Pelin sokakta, gezmede, yemede, içmede. Pelin her yerde. Pelin güzel, mutlu ve yaşam dolu.

Ve ben uyuyorum. Temizlik yapıyorum. Kitap okuyorum. Yazıyorum. Yemek yapıyorum. Yemek yiyorum. Ve uyuyorum.

Ah o Leyla çalışıyor. Leyla çocuk doğuruyor. Leyla çocuğa bakıyor, onu besliyor, büyütüyor. O Leyla mutfakta aşçı, sokakta hanım ve yatakta fahişedir. Ve annedir. Şimdi burda olsa da yeri cennettedir.

Ve ben uyuyorum. Temizlik yapıyorum. Kitap okuyorum. Yazıyorum. Yemek yapıyorum. Yemek yiyorum. Ve uyuyorum. Ve tüm bunları penceremin ardından, dışarı hiç çıkmadan ve yaşamadan öğreniyorum.

17 Şubat 2015 Salı

yalnız




Bir adam vardı bir kitapta yaşayan. Aşkı için başı sonu olmayan şiirler yazan ama sevgisiz, gururu için yıllarca savaşan ama onursuz. O kitaptaki sarı kelebekler kondu bugün burnuma.
Bu şehirde gökten çiçek yağmaz.
Bu şehirde kimse cennete uçmaz.
Bu şehirde kimse kendi kefenini dikmez.
Ama hep yalnızdır yine de...


16 Şubat 2015 Pazartesi

masal



Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde. Masallar zaman, kahramanlar yelkovan iken bir şehirde kapkara bir gün batmış. Gün batar batmaz  kapkara ufuklara, binbir mahlukat çıkmış ağulu deliklerden. Dağılmışlar yollara, kepçe kazan. Şehirliler kapatmış ışıkları, sarılmış yatağa, yorgana, duaya.
Bir sokaktan "is" demişler mahluklar,
Bir sokaktan "tan" demişler mahluklar.
Bir sokaktan "bul" demişler mahluklar.

Kerevetine çıkmış İstanbul.

13 Şubat 2015 Cuma

çocuk





Bir kız çocuğu doğdu, doğulamayacak kadar sıcak bir yaz günü ortasında. Ağladı güldü büyüdü. Koşmaya başladı, yokuşlardan aşağı. Ayaklarında kirli spor ayakkabıları. Ayakkabıları cırt cırtlı. Cırt cırtları çapraz. Yeşil. Güldüler. Düştü küçük kız koşarken, kalktı kalktı düştü. Yaraları kanadı kızın kabuk bağlayıp yine kanadı. Yokuşlardan aşağı koştu, yokuş küçüldü.

Bisiklete bindi kız. Mavi bir bisiklet, vitesli bir erkek bisikleti. Tekerlekleri sağlam, kalın. Demiri dimdik. Güldüler. Yoktu bisikletin sepeti, yoktu ince narin tekerlekleri, tekerleklerinde incikleri. Sürdü kız alabildiğince indi yokuşlardan düştü düşebildiği kadar kanadı yaraları. Bisiklet bir samanlıkta asıldı. Samanlık küçüldü.

Ağaca çıktı kız. Dut ağacına. En tepesine dalların. Düştü düşecek, kaçtı kaçacak son yemişi tutmaya. Tutacakken düştü yemiş, dağıldı çekirdekleri, balı, lezzeti. Güldüler. Düştü kız fersah fersah aşağı yaraları gömüldü iyice, yaraları kanadı. Küçük dal büyüdü, ağaç küçüldü.




illüzyon

18:11 Posted by aganta No comments

Hayat kendini sürekli yenileyen bir illüzyondur.  Parçası olan mutludur, olmayan mutsuz.

11 Şubat 2015 Çarşamba

aynı

– Sen de hep aynısın.
– Yok canım aynı değilimdir. Dünden beri mesela değişmişimdir. Birkaç kaşım, yüzlerce saçım, minik kıllarım dökülmüştür, yenileri birkaç milim uzamıştır, beyaz. Binlerce hücrem ölmüş yerine yenileri doğmuştur. Bir gün daha yaşlanmışımdır. Saçlarım farklı bir şekilde kıvrılmıştır bugün. Derim eskisinden daha yaşlıdır artık. Bir sivilcem kurumuş, yeni bir tanesi toplamaya başlamıştır içimdeki irinleri. Yeni kararlar alıp vazgeçmişimdir. Dünyayı farklı bir gözle, o günden başka hiçbir gün göremeyeceğim bir gözle görmüşümdür. Yeni bir şeyler öğrenmişimdir. Cümleler kurmuşumdur her günkünden farklı ama hâlâ bozuk ve devrik. İnsanlardan bugün daha farklı bir sebeple nefret etmişimdir. Dünya dünkünden daha berbat bir yerdir ve ben o dünyada farklı zorunluluklarla yaşamaya devam etmekteyimdir. Böyledir işte. Aynı kalmamışımdır.

10 Şubat 2015 Salı

mesaj

18:58 Posted by aganta , No comments


İnsanoğlu gözlerimin önünde mucizeler yaratıp, o mucizeleri açıklamak için yeni icatlar çıkarttı. Bilimi kullandı, bilimi kullandıkça kendi yarattığı mucizelerden uzaklaştı. Ama her genellemenin bir istisna yarattığı düşünüldüğünde ve insanların iki taraf halinde bölünmeye doğuştan meyilli olduğu göz önüne alındığında bu konuda da bir ikilik çıkmaması mümkün değildi. Mucizelere inananlar ve mucizelere inanmayanlar. İşte tüm hikâye burada başlar.

sünepe



Sünepe, kendisine bu sıfat söylendiğinde üzerine alan kişidir.
Tebdil-i Dilde Külfetler sözlüğüne göre sünepe; kılıksız, uyuşuk ve sümsük kimse olarak tanımlanır.
Sümsüğe kadar her şey çok güzeldir.
Sümsüğe gelindiğinde işler değişir.
Sümsük kelimesi, konu üzerine düşünmemize sebep olur.
Düşünerek bir yere varamayız çünkü içimizden tekrar ettikçe, aklımıza görüntüler getirmeye çalıştıkça kelime anlamsızlaşır. Bir yerden sonra süm müdür sük, ya da sük müdür süm bilemeyiz.
Sonra adı geçen sözlüğe tekrar bakarız, hatta bu sefer tehditkâr bir havaya bürünmüşüzdür, biraz daha kötü kötü konuşursa kafa göz dalabiliriz.
Nafile bunlar hep.
Çünkü sümsük; uyuşuk davranan, miskin, aptal, mıymıntı, sünepe ve pısırık kişidir. 
Burada sözlük bize tüm bu özellikleri taşıyan kişinin mi sümsük olduğunu söylüyor yani? Birini çıkarsak, söz gelimi aptalı, sümsük olmaz mıyız? O zaman sümsük değilsek sünepe de değil miyizdir?
Tamam oldu bu iş.
Ben bu sözlükten gidiyorum.
Ama bir dakika.
Hayır dur.
Sümsük aynı zamanda bir kuş adı.
Hem de ayakları mavi bir kuş.
Kim ayakları mavi bir kuş olmak istemez ki?