12 Haziran 2015 Cuma

çikolata

13:42 Posted by aganta , No comments




Bir şişmanın görevi her gün çikolata yemektir. Belki de aynı şişman kişi bir gün "minik" bir çikolata cumhuriyeti kurmayı düşünebilir. Bu cumhuriyette insanlar komple çikolatadan yapılacaktır ve böylelikle hiç kimse şeklini şemalini beğenmediği için kimseyi dışlama hakkını kendinde görmeyecektir. Herkes çikolatadan olursa dünya şüphesiz ki daha güzel bir yer olacaktır. Örnekler çoğalabilir, çikolata yerine başka kelimeler kullanılabilir. Mesela sevgi.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

kitap










- Kitap çıkınca okuyacağım.
- Kitabın çıkmasına gerek yok sen kendine inan.
- Kitap çıksa okurdum, inanırdım o zaman. Çabalamaktan geçtim artık çırpınıyorum.
- Kitabın çıkmasına gerek yok sen özgürsün.
- Kitap çıkınca göreceğim özgürlüğü, dokunacağım.
- Kitabın çıkmasına gerek yok sen busun.
- Kitap çıksa öğrenirdim kendimi. Çıkmıyor ama.
- Kitabın çıkmasına gerek yok, kitap sensin.

kuş

16:42 Posted by aganta , , , , , No comments





Bir zamanlar güzel mi güzel bir saka kuşum vardı. Adını Memati koymuştum. Kuşum, yanına bir Hayati alamadan ölüp gitti. Benim yüzümden.
Çünkü ben ölümden başlamıştım hayata. Kuşlarımın adlarına da.
O gün, bugündür, yani hayata ölümden başladığım günden beri böyledir bu.
Ben dokunurum, hayat kurur.

26 Mayıs 2015 Salı

hayal yetmezliği

16:35 Posted by aganta , , , No comments










Hayallerine inanan bir adam vardı. Bu adam; hayalleri çerez niyetine yiyip, keyifli, kötü adam kahkahaları atan bir şehirde yaşıyordu. Şehir onun hayallerini yedikçe adam hayal etmeye devam etti. Adam hayal ettikçe, şehir hapur hupur yedi hayalleri. Ama adam hiç vazgeçmedi, hiç ama hiç. Sonra bir gün adam hayal yetmezliğinden öldü. Ve şehir adamın bütün hayallerini kustu.



13 Mayıs 2015 Çarşamba

kuyu

15:00 Posted by aganta , No comments



Yaratıcı bulmamıştım ama hakikaten kör kuyuymuş şimdi anlıyorum. Bunun yaratıcılıkla filan ilgisi yok, ilgili olan tek şey bir kuyu. Öyle bataklıklı, karanlıklı da değil üstelik. İnsanı kendine tatlı tatlı, fark ettirmeden çeken sinsi bir kuyu. Bazen hah diyorsun kurtuldum ama bir bakıyorsun ki sadece bir illüzyonmuş, serapmış, yalanmış, o çıktım sandığın açıklık.
Bu evini pastadan, şekerden yapan cadı gibi. İnsan kılığına giren bir şeytan. Melek kılığına giren bir insan. Avını kandırmak için tuzağın üstünü kapatan bir avcı. Kuzu kılığında amansız bir kurt gibi.
Sesi kaybettim artık gördüğünüz gibi. Sadece ben varım. Bir de kuyu. Kuyu konuşamıyor neyse ki.

Bir şeyleri çok geç anladığımı söylemiş miydim, sanırım daha söylemedim.



11 Mayıs 2015 Pazartesi

7 Mayıs 2015 Perşembe

direniş





Direniyor ruhu. Sabah bedeni zorla yataktan çıkarıp sokağa atmak, karnının ortasındaki düğümü bastırmak için sigara üstüne sigara içmek, içindeki sesi susturmak için gülmek de gülmek, havaların güzelliğinden konuşmak,
amaçsız kalıp yine de çalışmak ve çalışmak ve çalışmak direnmekten sayılırsa eğer... Direniyor evet.



6 Mayıs 2015 Çarşamba

24 Nisan 2015 Cuma

iç ses, içli ses






Adına nisan dediğimiz bir ayın ortasında bir sabah kuşlar uyanıyor. Sense içinde takılı kalmış bir bozuk plak gibi çalıp duran bir Orhan Gencebay şarkısıyla başlıyorsan güne. Ya evde yoksan? Evdeyim, evde, evimde. Benim evrenim, benim nisanım burada. 
Hadi hadi iyisin, şeklin, şemalin yerinde. Gençsin daha. Gamzen var baksana, ne hoş. Doksanlardaki dişleri ayrık, paspal popçular gibi hissetme kendini, iki binlerde hepsi şekli düzeltti, afililer şimdi. Tıpkı senin gibi.
Biliyorsun bu ruh halleri hep geçici, döneceğim yine içimdeki kör kuyulara. Kör kuyuymuş aman ne yaratıcı. Dönme. Hep burda kal. İyi böyle. Uğraşma benimle, kendinle. Sen istediğin kadar çırpın devran dönüyor, sen istesen de istemesen de. Yaşasan da, ölsen de.
Bunlar hep Orhan Gencebay yüzünden oluyor, hep Orhan Gencebay yüzünden...




21 Nisan 2015 Salı

yağmur

12:46 Posted by aganta , , No comments




Yağmur yağıyor. Bardaktaki kahveyi sonuna kadar içmişim. Yağmur yağıyor. Okumadığım milyonlarca kitaba bakıyorum. Yağmur yağıyor. Yazmadığım hikayelerimle olmamışlığım el ele tutuşmuş benden ayrılıp, beni terk edip; hikayelerini yazamayanların ve olmamışların diyarına gidiyorlar, dolu dizgin, neşeli. Yağmur yağıyor. Saydamlaşıyorum, içimden akıyor sular oluk oluk. Ne güzeldir yağmur içmek değil mi, ne güzeldir arınmak, pak olmak. Ama vıcık vıcık, katrana benzeyen bir çamur kalıyor geride. Yağmur yağıyor. Ben çamura dönüşüyorum.